Akif TİMURHAN (Aşık Zevraki)
1922 yılında Gümüşhane Köse Gelinpertek Köyü’nde doğdu. Okul çağına geldiğinde, babasının komutanı Süleyman Paşa, onu okutmak için İstanbul’a yanına aldı. Annesi hasretine dayanamayınca, üç yıl sonra köyüne geri döndü. Akif’in üstün yetenekleri küçük yaşlarda ortaya çıkmaya başladı. Bir gün babasının tüfeğinin resmini yaparak okula götürdü, o yaşta bir çocuğun, böyle mükemmel resim yapabileceğine inanmayan öğretmeni kendisini azarlayınca okuldan ayrıldı. İlk gençlik yıllarında, dere kıyısında uyurken gördüğü bir rüya, ona şiirin ilk ilhamını verdi. Aşık Akif, zamanla tanındı, sevildi; şiirleri gazete ve dergilerde yayınlandı. Halk ozanı olmanın bütün özelliklerini kişiliğinde barındırır. Her şeyini şiir ile ifade eden Zevraki, üstün sezgi ve gözlem gücü ile gidişatın hepimizi nerelere götüreceğini anlayıp, uyarmaya çalışır. Araştırmacı Prof. Dr. Muhan Bali onun “Büyük bir söz ustası” olduğunu belirtir. Halk ozanı olmanın bütün özelliklerini kişiliğinde barındırır. Çok partili dönemde şahit olduğu ayrımcılık ve kayırmacılığa şiddetle tepki gösterir. Dönemin siyasi iktidarına yönelik yergi şiirleri yüzünden koğuşturmaya uğrar. Karabük’te hayalindeki sevgili Jale Sun’la karşılaşır. Karabük Demir Çelik İşçilerini ve aşkını anlattığı şiirleri yerel gazetelerde yayınlanır. Tahta kayık anlamında “ZEVRAKİ” mahlasını seçti. Şana, şöhrete, paraya pula dudak büküp, gülüp geçen Ozanın akıbeti, yoksulluk ve yalnızlık olur. Binlerce şiirden oluşan eserlerinin, bir tek harfi bile değişmeden tümünün bir arada olması şartı ile basılmasına izin verir. “Mezar Taşıma” şiirinde yazdığı gibi 1.1.2008 tarihinde dostlarına, bu benim son günümdür diyerek, yetmişe yakın şiir yazdırmış, evine dönüp yatağına uzanmış, kendi deyimiyle, “biri ekip beşi biçtiği” bu dünyaya gözlerini kapatmıştır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.